METALİKA
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İlk Yazdığım Hikayem...

Aşağa gitmek

İlk Yazdığım Hikayem... Empty İlk Yazdığım Hikayem...

Mesaj  ....nur C.tesi Nis. 26, 2008 11:55 am

SONU GELMEYEN AŞK….

Her gün olduğu gibi yine aynı düzenle okula gelip sırama oturdum. İçim biraz buruktu. Kasvetli bir hava,tozlu fırtınalar esiyordu sol köşemde. O,ise her zaman ki gibi yan oturuyordu. Bacak bacak üstüne atmış,başını yumruğuna dayayıp uzaklara doğru bakıyordu. O kadar masumdu ki sabah sabah onu görmek çok iyi geldi. Sınıfa girdiğim an,kokusunu hissetmiştim. Çünkü herkesten farklıydı. Benimle pek konuşmazdı. Onu görmek için, o kırık,yazı yazılması imkansız olan sıraya gidiyordum. Pek uzun boyluydu. O kadar güzel yüzü vardı ki bebekler bile onun kadar masum bakamazdı.
Başını aniden arkaya çevirince,onu izlediğimi görmesin diye hemen önümde ki kitabı okuyormuş gibi görünmeye çalıştım. Başımı öne eğdim. Ve ayak seslerinin yavaş yavaş bana yaklaştığını duydum. Başımı hiç kaldırmadım. Ve kulaklarıma, o güzel, huzur veren sesini duyma şerefini bahşetti.
-Naz,biyoloji defterini verir misin?dedi.Ben:
-(ellerimle uzatarak)buyur!dedim.
Gitti. Ardından bakakaldım. Öyle güzel yürüyordu ki sanki uçar gibi gidiyordu.
Biraz zaman geçti aradan. Ders zili çaldı. Zaten içerdeydik. Defterlerimi koydum sıranın üstüne. İçimde sebebini bilmediğim heyecanla karışık bir hüzün vardı. İki saniye sonra öğretmen girdi. Başladı derse. Dinledim her zaman ki sessizliğimle. Ama düşüncelerimi Eymen işgal etmişti. Öğretmen dersi her zaman ki gibi teferruatlı anlattığı halde,ben anlamıyordum ya da anlamak istemiyordum. 40 dakika sonra teneffüs zili çaldı. Sıram da yine düşünceli oturuyordum. Öyle iç dünyama dalmışım ki Aslı’nın, Naz diye seslendiğini bile duymuyordum. Daha sonra beni dürtmesiyle uyandım o güzel rüyadan. Neyin var?dedi.Anlatamazdım. Bir şeyim yok dedim. Yüzüme bakarak:
-Hava çok güzel,dışarı çıkalım. Dedi
Biraz hava, bana da iyi gelecekti. Bu kanıya varınca, sıradan, ani bir hareketle kalkarak hadi gel dedim. Bu güne kadar olduğu gibi yine koluna girerek dışarı çıktık. Son derse girmek üzere olduğumuz için gökyüzü de yüreğimin olduğu gibi simsiyahtı. Sanki onun da bir derdi var da söyleyemiyordu. Zemine bastığım an, dışarı çıkmak için yanlış karar verdiğimi anladım. Ama geri dönersem Aslı’ya ayıp olacağını düşündüğüm için bahçe de turladık. Zil çaldığında biz çoktan içeri girmiştik. Sınıf kapısından içeri girerken Eymen’in yüzüne baktım. Başını öne eğmiş,kitabını okuyordu. Yine her zaman ki sükunetle sırama geçtim. Dersimiz matematikti. Öğretmeni sevdiğim için,dersi de seviyordum.Ama Eymen’in rolü burada büyüktü. Çünkü o da bu dersi sevmem de yardımcı olmuştu. Öğretmen girdiği anda biraz da olsa içimde ki sıkıntılar ertelenerek dağılmıştı. Bu sefer pek anlamamıştım ama evde tekrarlamayı düşünüyordum. Çıkış zili çaldığında ben hala toparlanmamıştım. Eymen’de defterini çantaya koyuyordu. Ben hemen kitaplarımı çantama koyup sıradan kalktım. Kapıya doğru giderken Eymen dikiliyordu orada. Birden yüreğim heyecanla atmaya başladı. Sıcak sıcak terlemeye başladım. Ama belli etmemeye çabaladım. Tam kapıdan çıkarken önümüzden iki kız geçti. Eymen:
-İyi akşamlar Emine, iyi akşamlar Hümeyra. dedi.Onlar da:
-İyi akşamlar Eymen,dediler.
Kızlar çıktı kapıdan dışarı. Biz de geçtik Aslı’yla. Ama Eymen bize iyi akşamlar demedi. Öyle kötü oldum ki sanki orada ruhum bedenimden uçtu. Hiçbir şey demeden hızlı hızlı indim merdivenleri. Bahçeye çıktım. Ön kapıdan çıkacaktım,her ne kadar üzülüp kızsam da bir köşe de Eymen’i bekledim. Sonunda çıktı. Arka kapıdan gidiyordu her zaman. Onun yürümesi bile bana huzur veriyordu. Onu izlediğimi bilmemesi için,kapının çıkışına doğru gittim. Hala görüyordum Eymen’i. Bakıyordum arkasından tıpkı elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi ruhum parça parça bölünmüştü. Nihayetinde gitti. Yol boyunca bize niye iyi akşamlar demediğini düşündüm. İçimde koyu bir karanlık vardı. Sebebini kestiremediğim kıskançlık geldi içimde durdu. Eve gittiğim de sandalyeye oturup düşünmeye başladım. Niye bize iyi akşamlar demedi niye?diye ona kızıyordum. Sinirlerim iyice bozulmuştu. Mutfağa gidip bir bardak su alıp ilaç içtim. Eymen’e, onu sevdiğimi niçin söylememiştim sanki? Pencereye yaklaşıp gökyüzüne baktım güldüm kendime. Söyleyemezdim ki. Bu sır,benimle birlikte mezara girmeliydi. Düşüncelerimi dağıtmak için, kitap okumaya karar verdim. Uzandım yatağa ve romanımı elime aldım okumaya başladım. Saate baktığımda 12.00’a geliyordu. Bir gram uykum yoktu. Kitabı kapayarak geceyi dinledim. Bir şeyler mırıldanıyordu. Bir çığlık gibi aksediyordu kulaklarıma.
Azap ve elemler ruhumla bütünleşmişti yine. Yüreğimin kan ağladığını görecektim sanki aynaya baktığım da. O yüzden hiçbir zaman aynaya bakamazdım kolay kolay. Beynimin içi dumanlaşmaya başladı. Yarı ölüme-uykuya-hazırlanıyordum. Lavaboya gidip yüzümü yıkadım,kurulamadan yatağıma yattım. O gece, benim için gecelerin en güzeliydi. Çünkü rüyamda Eymen’i gördüm. Sabah kalktığımda içimde mutluluk rüzgarları esiyordu. Kararımı verdim ne olursa olsun bugün onu ne kadar sevdiğimi Eymen’e söyleyecektim. Evin kapısından çıkarken heyecandan parmağımı sıkıştırdım kapıya. Acıdı ama aldırmadım. Çünkü hiçbir acı Eymen’i karşılıksız sevmek kadar acıtamazdı duyularımı. Yolda yürürken yine başım yerde gidiyordum-ki hiçbir zaman başımı kaldırmazdım- düşüne düşüne. Sınıfa girdiğimde hemen sırama geçtim. Heyecandan söyleyemem diye Eymen’e mektup yazdım. Öğretmen girdi ve hemen derse geçtik. Artık düşünmüyordum Eymen’i. İçimin rahatlığıyla dersi dinliyordum. Sonunda zil çaldı ve beklenen o büyük an geldi. Aslı’da bildiği için,bana dönüp:
-Naz!
Yüzüne bakıp:
-Efendim?
-Hadi ver artık.
-Bilmiyorum ki,çok heyecanlıyım.
-Sakin ol ve avuçlarına koyup mektubu gel!
-Şans dile bana.
-Tamam. Hadi acele et,zil çalar şimdi.
-Gidiyorum.
-Hadi,hızlı git biraz!
Ve yürümeye başladım Eymen’e doğru. İçim öyle heyecanlı yüreğim öyle hızlı atıyor ki anlatmam mümkün değildi. Onun sırasına doğru yürüdüm. Tam yaklaştım arkamı dönüp Aslı’ya baktım. Aslı, hadi der gibi baktı yüzüme. Biraz daha yürüdüm tam o sırada Zehra Eymen’in yanına geldi ve oturdu. Konuşuyorlardı. İçimde yine kıskançlık rüzgarları esmeye başladı. Bir ara Eymen,bana baktı. Bense ona ve Zehra’ya,sanki içimdeki kıskançlığı onlara göstermek istercesine baktım. Avuçlarım terliydi. Vermeyecektim mektubu,vazgeçtim. Avuçlarımda buruşturduğum kağıdı yırtarak çöp kutusuna attım. Ve sırama gittim. Kollarımı sıraya dayayarak başımı koydum. Artık hiç kimseyle konuşmak istemiyordum. Aslı, bu duruma çok üzülmüştü. Cevap vermeyeceğimi bile bile döndü bana:
-Üzülme,bu gün veremedin,yarın verirsin dedi.
İçimde kıskançlığımın verdiği ateşle:
-Asla,artık ne sevdiğimi söylerim ne de mektup yazarım dedim.
Aslı,beni teselli etmeye çalıştı:
-Kahrından ölmek mi istiyorsun sen? Biraz mantıklı düşün.
Bana iyice dönerek sesini alçalttı:
-Sevdiğini bilse,kızlarla konuşmaz.Hem konuşsa bile onlar da arkadaşları. Her dakika seninle ilgilenemez ki. Artık duygularını tartacak kadar büyüdün! Çocukluk etme…
Sözünü yarım kestim:
-İyi ama,geçenler de bize iyi akşamlar demezken kızlara iyi akşamlar dedi. Ondan sonra birde oturup ona mektup yazdım. Ah ne aptallık bende ki!
Düşündü ve sonra:
-Belki demek istedi,ama sen hızlı çıkınca bir şey diyemedi. Biraz kapsamlı düşün!
Haklıydı. Son derece çocukluk ediyordum. Döndüm Aslı’ya:
-Tamam. Haklısın,yarın, ona sevdiğimi mektupla değil,kendim söyleyeceğim.
-Evet. İşte bu! İşte bu diye tebessüm etti.
O gün karabulutlar yine üstümde dolaşıyordu. Derste yazı yazarken Zehra geldi yanıma:
-Naz,fazla kalemin varsa verebilir misin?
Sertçe cevap verdim:
-Yok.
-Sadece bir kalem istedim.Dövseydin bari.
İmalı imalı bakarak:
-Sen git Eymen’den iste kalemi!dedim.
Hiç cevap vermeden yerine gitti. Yine sinirliydim. Utanmadan birde kalem istiyordu. Sonra Aslı bana dönerek:
-Zehra,ne dedi sana?
-Kalem istedi.
-Verdin mi?
-Nee? Birde kalem mi vereceğim ona? Git Eymen’den iste dedim.
Kızarak:
-Afferin,seni tebrik ederim çocukluk ettiğin için. Cevap vermedim. Kalem kutusundan bir kalem çıkartarak Zehra’ya işaret etti. Hemen geldi Zehra ve kalemi verdi Aslı.
Ona döndüm öfkeli sesimle:
-Senin amacın ne? Niye verdin ona kalem?
-Tabi ki vereceğim o bizim arkadaşımız. Bu Eymen’e duyduğun aşk seni iyice çıldırtmış. Bir an önce kendine gelsen iyi edersin!
Sustum. Ve yazmaya devam ettik. Zil çalınca hemen topladım çantamı,tam eve giderken Eymen’e takıldı gözlerim. Hiç kıpırdamadan oturuyordu.Murat geldi yanına:
-Hadi Eymen, kalk ne oturuyorsun? Eve gidiyoruz hadi.
Biraz dertli biraz üzgün:
-Canım eve gitmek istemiyor dediyse de biraz sonra kalktı sıradan. Ben çıkmıştım dışarı. Ama aklım Eymen’deydi. Canını bir şeyler sıkıyordu galiba.
O günde-her zaman olduğu gibi- o,gözden kaybolana dek izledim onu. Sonunda gitmişti. Ben de evin yolunu tuttum. Eve geldiğimde daha hiç kimse dönmemişti işten. Kanepeye uzandım sonra uyumuşum. Kapı sesiyle uyandım. Annem gelmişti. Yanıma gelerek:
-Hayırdır Naz,hasta mısın?
-Hayır anne.
-Eee öyleyse neden yatıyorsun?
-Okuldan gelince yorgundum az uzanayım dedim uyumuşum.
Annem:
-Tamam kızım. Ama şimdi kalk. Böyle,kanepe de değil,git yatağında dinlen hadi!
-Yok. Dinlendim zaten,gerek yok.
-Peki, sen bilirsin.
Odama gittim. Canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Bugün kü ödevlerimi yaptım. Kitabımı okuyordum masa da. O gece hiç uyumadım. Herkes uyurken ben oturdum. Elime bir kağıt ve bir kalem alarak birşeyler yazmaya başladım. Saate baktım sabahın 5’ydi. Biraz düşündüm. Eymen’i düşündüm,bizi düşündüm. Bugün ona sevdiğimi söylediğimde nasıl bir tavır sergileyecek diye düşündüm. Utandığı zaman, benim gibi onun da yanakları kızarırdı. Bunları düşünürken,herkes az önce işe gitmiş,ben yine dört duvar arasında kalmıştım. Zaman öyle hızlı geçmişti ki okul saatim gelmişti. Hemen hazırlanıp çıktım. Yolu yarıladığımda elimde sıkmak için anahtarımı aradım cebimde. Ama yoktu. Demek ki evde unutmuştum. İçimden,olsun bahçede otururum annem gelene kadar dedim. Okula gelince sıraya girdim Eymen’in yanından geçerek. Bir an önce sınıfa gitmek istiyordum. Biraz sonra girdik sınıfa. Sırama gittim hemen. Aradan yarım saat kadar zaman geçince Eymen’e baktım. Başını,elleri arasına almış,düşünüyordu. Kalbim öyle hızla atıyordu ki ilk teneffüs söyleyecektim onu sevdiğimi. Öğretmen sınıfa girdiğinde ilk önce yoklamayı aldı sonra yazı yazdırdı. Eymen’i sevdiğimi kimsenin bilmemesini istediğim için hızlı hızlı yazar, herkes yazı yazarken ben Eymen’e bakardım. Zil çaldığında sanki öleceğim sandım. Eymen o sırada, arkadaşlarıyla başka sırada oturuo konuşuyor,gülüyorlardı. İçimden,dua ediyordum kendi sırasına gitmesi için. Kendi sırasındayken, onunla konuşursam kimse anlamazdı. Ders sorduğumu düşünürlerdi. Nihayet geliyordu kendi sırasına. Ben heyecandan nefes alamıyordum. Ben nasıl söyleyeceğimi düşünürken,çaktırmadan ona bakıyordum.
O sırada, Aleyna’nın yanından geçiyordu ve Aleyna’nın eli çenesine dayalıydı yumruk halinde.
Eymen,onun yanından geçerken Aleyna’nın eline dokunup çenesinden düşürdü ve güldü. O sahneyi gördüğümde dünyam başıma yıkılmıştı. Artık ebediyen karar vermiştim. Ona sevdiğimi söylemek değil,onunla konuşmayacaktım bile.
Bir şey sorarsa gayet ciddi bir tavırla cevap verecektim. Ve Aslı’ya dönüp:
-Artık bitti! Eymen’e sevdiğimi söylemeyeceğim. Bu sır,yüreğimle birlikte mezara gömülecek!dedim…

AYŞENUR KOÇ

(eğer sevdiğiniz kişi size en ufak bir tebessüm etmezse içinizden sevin!)
....nur
....nur

Mesaj Sayısı : 128
Kayıt tarihi : 13/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz